SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TAHARA BAHSİ

<< 152 >>

DEVAM: 60. Mestler Üzerine Meshetmek

 

حَدَّثَنَا هُدْبَةُ بْنُ خَالِدٍ حَدَّثَنَا هَمَّامٌ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ الْحَسَنِ وَعَنْ زُرَارَةَ بْنِ أَوْفَى أَنَّ الْمُغِيرَةَ بْنَ شُعْبَةَ قَالَ تَخَلَّفَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَذَكَرَ هَذِهِ الْقِصَّةَ قَالَ فَأَتَيْنَا النَّاسَ وَعَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ عَوْفٍ يُصَلِّ بِهِمْ الصُّبْحَ فَلَمَّا رَأَى النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَرَادَ أَنْ يَتَأَخَّرَ فَأَوْمَأَ إِلَيْهِ أَنْ يَمْضِيَ قَالَ فَصَلَّيْتُ أَنَا وَالنَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ خَلْفَهُ رَكْعَةً فَلَمَّا سَلَّمَ قَامَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَصَلَّى الرَّكْعَةَ الَّتِي سُبِقَ بِهَا وَلَمْ يَزِدْ عَلَيْهَا قَالَ أَبُو دَاوُد أَبُو سَعِيدٍ الْخُدْرِيُّ وَابْنُ الزُّبَيْرِ وَابْنُ عُمَرَ يَقُولُونَ مَنْ أَدْرَكَ الْفَرْدَ مِنْ الصَّلَاةِ عَلَيْهِ سَجْدَتَا السَّهْوِ

 

Zurare b, Evfa'nın rivayet ettiğine göçe Muğire b. Şu'be, "Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) (bizden biraz) geri kaldı" diye söze başlamış ve (evvelki hadiste geçen) şu hadiseyi anlatmıştır: "Biz cemaate Abdurrahman b. Avf kendilerine sabah namazını kıldırırken yetişebildik. Abdurrahman b. Avf Nebiyyi Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem)’i görünce (hemen) geri çekilmek istediyse de Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ona (namaza) devam etmesi için işaret etti. Ben ve Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) onun arkasından bir rekat namaz kıldık. Abdurrahman (r.a.) selam verir vermez, Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) ayağa kalktı ve yetişemediği rekatı  -üzerine hiç bir şey ilave etmeden-  kıldı."

 

Ebu Davud dedi ki; "Ebu Said el-Hudri, İbn Zübeyr ve ibn Ömer (r.a.), namazın tek rekatına yetişen kimse üzerine, sehv secdesi lazım gelir, derler.”

 

 

Diğer tahric: Buhari, vudu; Müslim, tahare; Nesâî, tahare; ibn Mace libas; Tirmizî, tahare

 

AÇIKLAMA:     Bu Hadisle ilgili açıklama 151. Hadiste geçmiştir. Ancak burada geçen izaha muhtaç kısım namazın bir veya üç rekatine yetişen kimsenin üzerine sehv secdesi lazım geldiğine dair İbn Ömer, İbn Zübeyr ve Ebu Said el-Hudri'nin görüşleridir. Hadis şarihlerinin beyanına göre bunun izahı şöyledir:

 

Sehv secdesi vacibin terkinden lazım gelir. Namazı cemaatle kılmak vaciptir. Namazın bir veya üç rekatına yetişen kimse ise, cemaati terketmiş olacağından üzerine sehv secdesi lazım gelir.

 

İkinci bir izah tamda şudur: Bu sehv secdesinin sebebi birinci rekatın sonunda oturmaması lazım gelirken imamla beraber oturmasından ileri gelir. Bu mübarek sahabeler böyle düşündükleri için "birinci rekatta imam'a yetişemeyen kimseye sehv secdesi gerekir" demişlerdir, Nitekim ilim adamlarından böyle düşünen bir cemaat da vardır. Ata, Tavus, Mücahid ve İshak bunlardandır. Ancak diğer ulema bu hususta şöyle demektedirler: Resul-i Ekrem (s.a.v.) Abdurrahman b. Avf'ın arkasında namaz kılmış, ne kendisi bir rekat geç kaldığı için sehv secdesi yapmış, ne de Muğire'ye emretmiştir. Çünkü sehv secdesi ancak sehv'den (yanılmadan) dolayı lazım gelir. Burada ise yanılma yoktur. Ve bir de imam'a uymak farzdır. Buna bağlı olarak yapılan bir fazlalıktan dolayı da sehv secdesi gerekmez.

 

Görülüyor ki, Hadisin son paragrafında bulunan bazı sahabilerin sehv secdesi hakkındaki görüşleriyle ilgili bölüm Rasulullah'ın bir fiil ya da bir sözü ile ilgili değildir. Sadece adı geçen sahabilerin içtihadıdır. Yukarıda da açıklandığı gibi tabiinden bazı alimler de bu içtihada katılmışlardır. Sahabilerin merfu hadis mesabesinde olmayan fetva ve görüşleri onların ictihadlarıdır. Bizler bu içtihada uymakla mükellef miyiz, değil miyiz, konusu ihtilaflıdır.

 

İmam Şafri hazretleri, "ictihad” ehil olan herhangi bir müetehid, sahabenin içtihadına uymakla mükellef değildir” der.

 

Ebu Hanife Hazretleri ise, kendi ictihad metodlarını açıklarken Kur’an, hadis ve icma ile amel etme mecburiyetinde olduğunu ancak sahabilerin kendi içtihatları neticesinde ortaya çıkan değişik görüşlerden birini tercih edeceğini, onların içtihatları karşısında kendisinin bir ictihadta bulunmasının söz konusu olmadığını belirtmektedir.

 

Mevzumuzu teşkil eden Hadiste söz konusu edilen cemaate geç kalmadan dolayı sehv secdesi, sözü geçen sahabilerin ictihadı olup bu hususta diğer sahabilerin de farklı ictihadları bulunması sebebiyle mezhep imamları buna uyma mecburiyeti duymamışlar, Kitab ve Sünnetin ışığında diğer sahabilerin bu konudaki reylerini tercih etmişlerdir. Özellikle Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'in de sehiv secdesi yapmadığı nazar-ı itibara alınırsa namazın başında cemaate ulaşamayıp diğer rekatlara ulaşanların sehv secdesi yapmaları gerekmeyeceği görüşündeki isabet daha kolay anlaşılmış olur.